Dünya üzerinde 2022 ortalarında yapılan bir araştırmadan sonra görüldüğü üzere 300 milyondan fazla yetişkin obez var. Obezite çeşitli akut ve kronik sağlık problemlerine, ölümcül hastalıkların gelişiminde etkin bir rol oynar. Sonuç olarak bu gibi problemler yaşamak istemeyen fakat obezite ile yaşayan hastaların ideal kilolarına ulaşmaları için mutlaka bir hekim ve diyetisyen ile bu süreci ilerletmesi gereklidir.
Obezite, insan vücudundaki yağ kütlesi miktarının kemik, kas, su ve diğer bileşenlere oranla aşırı derecede yüksek olması durumudur. Bu durum, kilo verme diyetleri ve yaşam tarzı, yeme-içme alışkanlıklarının değiştirilmesi ile önlenen ve tedavi edilebilen bir hastalıktır.
İleri derecede obezitesi olan kişilerde ise ciddi komplikasyonların önüne geçmek ve kişiyi ideal kilosuna kavuşturmak için tüp mide, mide küçültme, gastrik bypass gibi cerrahi uygulamalar doktor tavsiyesiyle uygulanabilir.
En yaygın adıyla mide küçültme ameliyatı olan bu cerrahi yöntem, ilerleyen teknolojiyle birlikte uygulanan kapalı bir ameliyat türüdür. Kişinin karın bölgesine açılacak büyük kesikler yerine milimetrik düzeydeki deliklerden bu ameliyatlar yapılacağından hastalar süreci hafif ağrı ile atlatıp birkaç gün içerisinde taburcu olabilir, 4-5 gün içerisinde işlerine dönebilir.
Kullanılacak cerrahi yöntem cerrahi ekip tarafından hastanın durumu ve özelliklerine göre belirlenecektir. Genellikle hastaların çoğunluğunda tüp mide ameliyatı tercih edilmektedir.
Aşırı kilolara sahip bazı hastalarda ameliyat öncesi mide balonu uygulaması yapılabiliyor, bu sayede hasta ameliyat öncesinde az miktar dahi olsa kilo verebiliyor. Bu süreçte cerrahi süreci sürdürecek ekipte psikologlar ve diyetisyenler de yer alıp ortak karar ile işlemler yapılıyor, bu sürecin daha sağlıklı ilerlemesine yardımcı oluyor.
Besin emilimini bozan bypass operasyonları sonrası hastaların %5’inde işlem sonrası kronik ishal, bağırsak dolanması ve ülserasyon görülebilmektedir. Diğer tür olan kısıtlayıcı ameliyatlar sırasında oluşan darlıklar bulantı ve kusmaya neden olabilir. İlk hafta mideyi ayıran zımba hatlarından sızıntı ve kanama ise nadir bir komplikasyondur. Bu durumlarda endoskopik veya yeniden kapalı düzeltme gerekebilmektedir.
Obezite cerrahisinin obeziteye bağlı hastalıklarda kanser, felç kalp krizi, karaciğer problemleri gibi ciddi hastalıklardaki ölüm oranını azalttığı gösterilmiştir. Obezite aşağıdaki hastalıkların gelişmesine, ilerlemesine neden olmaktadır:
Obezite ameliyatı olmanın bazı kriterleri vardır. Boy kilo indeksi bu kriterlerin en önemlisidir. 20-25 BMI ideal kabul edilir, tüp mide ameliyatı için hastanın BMI’sinin en az 30’dan fazla olması gerekmektedir. Obezite cerrahisi kronik hastalıkları olan kişilere 40’ın üzerinde ameliyat düzenleyebilir.
Tüm ameliyatlarda olduğu gibi obezite cerrahisinde de riskler mevcut olup, ameliyat öncesi hazırlıklar ve yapılması gerekenler yapıldığı takdirde risk oldukça azalmaktadır. Hastanın da cerrahi ekibe uyum sağlaması bu açıdan oldukça önemlidir.
Diğer tüm ameliyatlar gibi ağrılı bir ameliyat olup, aksini iddia etmek imkansızdır. Gerekli görüldüğünde verilen ağrı kesiciler ve uygulanan tedavilerle bu süreci en konforlu atlatmanız sağlanacaktır.
Obezite ameliyatları kapalı yapıldığı için kesi izleri minimal derecede ve görünmeyecek düzeydedir. Yani iz kalma ihtimali çok düşüktür.
Obezite operasyonları sadece bir kere yapılması için tasarlanır ve bu hedeflenir. Ancak hastanın yeme alışkanlıkları operasyondan önceki haline döndüyse, psikolojik destek ile beraber yeme alışkanlıkları değiştirilmeye çalışılır ve operasyon 1-1,5 yıl sonra tekrardan yapılabilir.
Uzun vadede bazı olumsuz durumlarla karşılaşılabilmektedir. Bu operasyonlardan sonra bazı mide fonksiyonlarında eksiklikler, demir emilimi problemleri ve B12 vitamini eksikliği görülebilir. Bunlar, kişinin hayatının geri kalanında takip edilmeli, desteklenmelidir.
İlk iki ayda çok fazla fiziksel aktivite gerektiren egzersizlerden kaçınmak şartıyla, hafif egzersizler ve yürüyüşler önerilmektedir. Bu sindirim sistemini de olumlu şekilde destekleyecektir.